Sözcükler, bilimin dili aklın yoludur.

Bu yazının yazılış amacı, araştıran, sorgulayan ve çözümleyici bir duruş sergileyenlerin kanatlarını daha güçlü çırpabilmelerine vesile olabilmektir. Aynı zamanda da bir özeleştiridir. Görülen o ki kalıplaşmış önyargılar, bilgisizliğin gösterişli teşhiri, temellendirilmemiş bilgilere olan bağlılık ve otoriteye teslimiyet davranışlarımıza, düşüncelerimize ve kavrayışımıza fazlasıyla etki etmektedir. Şimdi tüm bildiklerimizi unutalım ve masamıza “araştırma” sözcüğünü yatıralım.

Türk Dil Kurumunun (TDK) Güncel Türkçe sözlüğüne göre ‘araştırma’ sözcüğünün ilk ve yaygın anlamı: araştırmak işi, araştırı, istikşaf, taharri, tetkiktir.

İkinci bir anlamı daha var: bilim ve sanatla ilgili olarak yapılan yöntemli çalışma, araştırı.  Araştırma sözcüğünü, şayet bir terim olarak ele alındığında anlamı, kısmen günlük ve yaygın anlamından farklılaşmaktadır. Bir terim olarak “araştırma”, bir gerçeği ortaya çıkarmak, bir sorunu çözümlemek ve eldeki verileri artırmak için bilimsel yöntem ve tekniklerden yararlanılarak yapılan düzenli çalışma olarak karşımıza çıkmaktadır. Güncel ve terim anlamları birlikte ele alındığında araştırmanın, bir eylem olduğunu ve bu eylemin bir yöntemi olduğunu rahatlıkla çıkarsayabiliriz. Araştırma sözcüğünü, araştırma işinin dizgesel bir süreci içinde barındırması bakımından da ayrıca kavramsallaştırılabiliriz.

Araştırmanın Dizgesel Süreci

Bir araştırma eylemi, ilkin merak duygusunun dile getirilişi –yazılı, sözlü ya da düşünsel- soru sormakla başlar. Kendi sorduğumuz sorulara, ilkin kendimiz cevaplar üretiriz ki bu cevap önermelerine hipotez kurma denir. Sırasıyla hipotezlerin yani öngörülen cevapların sınanması için bir yöntem belirlenir, veriler toplanır, toplanan veriler çözümlenir, çözümleme sonuçları yani bulgular yansız bir biçimde açıklanır, sonuçlara dayalı çıkarımlarda ve önerilerde bulunulur. Bu sıralı süreç, bilimsel bir araştırmanın dizgesel olması demektir. Bu dizgesel sürecin, bilimsel bir nitelik olarak adlandırılabilmesi için de gerekli olan ilke, araştırma sürecinin yazılı olarak raporlanmasıdır. Neden? Çünkü yapılan bir araştırmanın dizgesel sürecinin yazılı olarak raporlanması, araştırmaya bir “eser” niteliğini kazandırmaktadır. Eserin bir başka deyişle raporlanmış bir araştırmanın, meslektaşlarla paylaşılması o eserin aynı zamanda doğrulanabilir veya yanlışlanabilir olabileceğinin bir tür açık bildirisi olacaktır. Araştırma sürecinin dizgeli bir biçimde yapılması ve yazılması, o araştırmaya “bilimsel araştırma” niteliğini kazandırıyorsa şayet (ki öyledir) bu durum aynı zamanda araştırmayı eserleştirmektedir. Öyleyse üniversitelerde yüksek lisans, doktora programlarında yazılan tezlerin her birini hem bilimsel bir araştırma hem de bir eser olarak düşünebiliriz.

Şimdi ülkemizde yapılan doktora eserlerinin sadece adlarını/başlıklarını inceleme/araştırma konusu yapalım. Merak edilen durum: doktora tezlerinin adlarında (tez başlıklarında) kullanılan sözcüklerin zenginliğinin (ya da kısırlığının) olup olmadığıdır. Buradan da ilgili alanın felsefesinin yapılıp yapılamadığına dair çıkarımlarda bulunalım. O halde, cüret edelim. İzaha başlayalım. Hazır mısınız?

Yükseköğretim kurumunun ulusal tez arama veri tabanından doktora tezi başlıklarını bir tür veri olarak ele alıyorum ve veri toplama ölçütlerim: 2015-2018 yılları arasında, Eğitim Bilimleri Enstitülerinden çıkmış, eğitim-öğretim konu alanında, Türkçe dilinde, Sosyal grubunda, tez durumu onaylanmış doktora tezlerinin sadece başlıklarıdır. Belirttiğim bu ölçütler aynı zamanda merak ettiğim konunun sınırlarıdır. Ölçütler arasında özellikle eğitim-öğretim olarak konu alanının seçilmesinin bir nedeni bulunmaktadır. O neden, eğitim-öğretim konu alanında üretilen bilimsel tezlerin niteliğinin, başta ekonomi, hukuk, sağlık, ulaştırma, inşaat, gıda, tarım konu alanlarındaki sorunların çözümlenmesinde oldukça belirleyici bir unsur olduğunun düşünülmesindendir. Bu bakımdan eğitim-öğretim konu alanında üretilen tezlerin niteliği, ilkin tezin adından başlanarak değerlendirilmiştir.

Şimdi belirlenen ölçütlere göre veri kaynağından 2015 yılında 424; 2016 ve 2017 yıllarında 409’ar; 2018 yılında 348 adet olmak üzere toplam 1590 adet doktora tezi listelenmiştir. Bu tezlerin içeriklerini, yöntemlerini, bulgularını, sonuçlarını bir kez olsun okumadan tezlerin bütününe ilişkin bir “nitelik” etiketlemesinde bulunulmadığını özellikle altını çizerek belirtmek isterim. İlgili ölçütlere göre incelenen doktora tezlerinin sadece adlarıdır, bir kez daha altını çizelim.

Merakımızın temellendirilmiş savı, söz konusu olan bir doktora tezi, aynı zamanda bilimsel bir araştırma ise araştırma eylemine özgü olan inceleme, karşılaştırma, uygulama, değerlendirme, çözümleme, örneklem üzerinde çalışma, bir yöntemi sınama, bir kuramı test etme işlemlerini içinde barındıracaktır. Bir bilimsel araştırma olarak düşünülen doktora tezlerinin adlandırılmasında kullanılan sözcüklerin niteliği, bilim alanının kısır ve sığ sözcüklerle sınırlı tutulmasının bir tür kanıtı olarak düşünülmektedir. O nedenle bir araştırmanın bir başka deyişle doktora tezinin adında veya başlığında araştırma eylemine özgülenen sözcükleri (ki bu sözcükler, inceleme, karşılaştırma, uygulama, değerlendirme, çözümleme, örneklem üzerinde çalışma, bir yöntemi sınama, bir kuramı test etmedir) kullanmaya gerek var mıdır? Peki, belirlenen ölçütlere göre listelenen 1590 adet tezin adlandırılmasında (tez başlığında), ‘bilimsel bir araştırma eylemini’ çağrıştıran sözcüklerin kullanılma sıklıkları nasılmış, bakalım.

2015 yılında kabulü YÖK tarafından onaylanmış doktora tezlerinin %46’sında, 2016 yılı için %45’inde, 2017 yılı için %44’ünde ve 2018 yılında kabulü YÖK tarafından onaylanmış doktora tezlerinin %46’sında araştırma eyleminin dizgesel süreçlerini içinde barındıran ‘inceleme, çözümleme, karşılaştırma, değerlendirme, uygulama’ sözcüklerinden en az birinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Dikkat ediniz bu doktora tezleri, eğitim-öğretim konu alanında üretilmiştir. Özellikle eğitimde istenen sıçramanın neden yapılamadığı bir parça açık değil midir? Aynı sözcüklerle birbirini tekrarlayan ‘doktora tezi başlıklarıyla’ bu ülkenin, tarım, hukuk, sağlık veya ekonomi alanlarındaki sorunlarına farklı çözüm yolları üretilebilir mi?

Şayet doktora tezi bir araştırma ise “araştırma” eyleminin inceleme, uygulama, karşılaştırma, değerlendirme, çözümleme, geliştirme gibi sözcükleri akla getirdiğini nereden çıkardığımı düşünebilirsiniz. Sorgulayabilirsiniz, şüphelenebilirsiniz. Bu şüphenin peşine düşelim ve acaba kendimizden başkaları da aynı şeyi mi düşünmüşlerdir, bunu test edelim.  “Doktora tezi” ifadesi size hangi sözcükleri çağrıştırmaktadır?” sorusunu sosyal medya üzerinden farklı demografik özelliklere sahip kişilere yöneltilmiştir. Bu soruya cevap veren 282 kişiye göre “Doktora tezi” ifadesinin çağrıştırdığı sözcüklerin seçilme sıklıkları Tablo 2’de gösterilmiştir.

Tablo 2: Doktora tezi ifadesinin çağrıştırdığı sözcüklerin seçilme sıklıkları

Doktora tezi” ifadesi size hangi sözcükleri çağrıştırmaktadır?”SıklıkToplam katılımcı sayısına oranı
Araba kullanma93%
Araştırma23583%
AVM’de alışveriş52%
Çözümleme18666%
Değerlendirme18465%
Ispanak yemeği31%
İnceleme20272%
Karşılaştırma16960%
Maç izleme10%
Oyun oynama93%
Parkta gezinti41%
Uygulama16860%
Yöntem/geliştirme çalışması22078%

Tabloya göre doktora tezi ifadesi katılımcıların %83’üne araştırma; %78’inine, yöntem/geliştirme çalışması; %72’sine inceleme; %66’sına çözümleme; %65’ine değerlendirme; katılımcıların %60’ına karşılaştırma ve uygulama sözcüklerini çağrıştırmıştır. Bu şunun ispatıdır ki doktora teziaraştırma eylemini, araştırmanın dizgesel sürecini içinde barındıran sözcükleri akla getirmektedir. Araştırma demek inceleme yapmak demek, değerlendirme yapmak demek, karşılaştırma yapmak demek, uygulama yapmak demek, çözümleme yapmak demek. İşte bu noktada kanatlarımızı açalım ve yükselelim. Anladığımızı bu defa anlamlandıralım ve yorumlayalım. Yaptığımız araştırmaları adlandırırken kullandığımız sözcükleri bir kez daha düşünelim. Acaba gereksiz tekrarlara mı düşüyoruz?

Sonuç

Bilimsel bir araştırma, tanımı ve eylemi gereği, araştırma sürecini betimleyen inceleme, çözümleme, karşılaştırma, değerlendirme, uygulama ve benzeri sözcüklerin mânâlarını içinde barındırmaktadır. Araştırma eyleminin kendisini çağrıştıran sözcükleri, tezin adında yinelemeye gerek yoktur. Bir başka deyişle, “tez adlarında/başlıklarında” gereksiz yere uzatılan ve sürecin kendisini ifade eden ……üzerine bir inceleme, üzerine bir araştırma, üzerine bir karşılaştırma, detaylı bir inceleme, bir uygulama, ampirik bir çalışma  vb  sözcüklerin kullanılmasına hiç gerek yoktur.

Ciddi bir çaba gösterilerek hazırlanan araştırmaların adlarında (tez başlıklarında) kullanılan sözcüklerde tekrarlamalar değil zenginlik; aynılık değil özgünlük; basitlik değil derinlik önemsenmelidir. Dahası, bir tezin adında zenginlik, derinlik veya özgünlük yoksa kıt sözcüklerle bilim alanının felsefesi yapılabilir mi? Bunu bir düşünelim. Bir doktora tezi aynı zamanda ilgili alanın felsefesinin de yapılabildiğini gösterir. İngilizce kısaltması PhD. olan “doctor of philosophy” ifadesi, özellikle doktora tezi yazanlar tarafından bilhassa düşünülmelidir. Acaba yazılan doktora düzeyindeki çalışmalarda/araştırmalarda/tezlerde ilgili bilim alanının felsefesi yapılıyor mu, yapılabiliyor mu? Felsefe yapmak için ‘dil’ önemli bir araçtır. Dildeki sözcüklerin bilgisi, sözcüklerin nasıl kullanıldığı önemlidir. Unutulmamalıdır, ilgili bilim alanında yanlış sözcüklerle, doğru bir felsefe yapılamaz… Dolayısıyla, dil olmadan felsefe olmaz; felsefe olmadan da bilim alanında nitelikli bir araştırmadan söz edilemez!

Not: Bu yazı Bilim ve Gelecek dergisi, 2019 yılı 185.sayısında yayımlanmıştır. Diğer taraftan Nisan, 2019 Popüler bilim dergisinde yayımlanmıştır.